Balıkçılık milattan önceki dönemlerden bu yana insanların en büyük geçim kaynaklarından biri olmuştur. Balıkçılık anlam olarak deniz veya göllerde yaşamını sürdüren balıkların yemek amacı ile avlanma durumudur. Dünyamızda yer alan deniz veya göllerde yaşamını sürdüren balıkların farklı yakalama teknikleri kullanılarak avcılık yapıldığı balıkçılıkta bölgesel durumlara koşullara göre farklı teknikler uygulanmalar bulunmaktadır.
Balıkçılık tabii hayat döngüsü içerisinde hayatını devam ettiren deniz canlılarının avlanmasıyla mümkün oldukça bu canlıların suni tek şeklinde üretilmesiyle de yakından ilgilidir. Suni denizlerde ya da havuzlarda imal edilen balık ve başka deniz canlıları, son zamanlarda balıkçılık sektörünün en devasa kollarından biri durumuna gelmiştir. Arkeologlar gerçekleştirdikleri incelemelerde Milattan Önce 3 bin senesine dayanan kemikten yapılma olta iğneleri bulmuştur ki, bu kalıntılar insanların binlerce senedir balıkçılık yaptığını göstermektedir. Bu nedenden dolayı balıkçılığın nerdeyse insanlık tarihi kadar eskilere dayandığını söylemek doğru olacaktır.
Balıkçılıkta avlanan deniz mahsulleri kadar bu balıkların sınıflandırılması da çok büyük önem taşır. Balıkçılar avladıkları balıkları çıkış yerlerine varır varmaz sınıflarına ayırır ve taze iken tüketilmesi gerekenleri zaman kaybetmeden satışını yaparlar. Başka balık çeşitleri ise buza konularak, iç bölgelere gönderimi sağlanır. Kimi balık türlerindeyse balıklar temizlenip, dilimlerine ayrıldıktan sonra dondurulur ve bu yolla iç kesimlere gönderilir. Dilimlenerek dondurulacak balıkların sınıflandırılmasından ardından kimi balıkların da filetosu çıkartılır. Fileto ya da dilimlenmiş olarak tüketime hazırlanan balıklar böylelikle tüketicinin direk kullanımına hazır duruma gelir.
Orkinos başka bir deyişle ton balığı, sardalye, som balığı ve hamsi gibi balık türleriyse konservelik olarak sınıflandırılır. Balıkçılık alınında bu balıkların avlanması kadar konserve yapması da epey önemlidir. Konservelik sınıflandırılan balıklar yakalanmasının ardından süratli bir şeklinde temizlenir ve konserve olarak işlenmek suretiyle hazır duruma getirilir. Ülkemizde çok uygulanmasa da kimi devletlerde mezgit, morina ve ringa gibi balık çeşitleri temizlendikten ve dilimlendikten ardından tütsülenir ve bu yolla tüketime hazır duruma getirilir. Türkiye’de torik olarak malum palamutların “lakerda” yapması da balıkçılık sektörünün ehemmiyetli kollarından biridir. Uskumrunun tuzlanarak çiroz durumuna getirilmesi, hamsi balıklarının pişirilerek un durumuna getirilmesi ve balıkların işlenerek yem ya da gübre durumuna getirilmesi gibi çoğu program balıkçılık sektörünün ehemmiyetli kolları arasında yer alır. M.Ö. 3000 seviyesinde Çin’de ve mısır coğrafyasında balıkların tuzlanarak saklanmasından şu zamana kadar dek geride bıraktığımız müddet zarfında kişiler balıkçılık sektörünü daimi geliştirmiş ve böylelikle çoğu değişik balık türünün uzun süreli tüketimine olanak sağlayan teknikler geliştirilmiştir.
İnsanlığın ilk zamanlarından beridir, insanların besin greksinimlerini gidermek için uygulanan balıkçılık, elleriyle avlanan balıkçılardan, günümüzdeki çağdaş balıkçılık teknolojisine kadar ilerleme göstermiştir. Amatör bir spor şeklinde de bu gün birçok insan bununla meşgul olmaktadır. Sulardaki nimetlerden daha fazla istifade etmek için sürekli incelemeler yapılmış ve balıkçılıkta yeni avlama usulleri geliştirilmiştir. Eski zamanlarda su kenarlarında elle yapılan balıkçılık henüz sonraları zıpkın, olta ve ağlarla yapılmaya başlanmıştır. Kayık ve gemilerle kıyı balıkçılığı yansıra son zamanlarda ilerleyen yöntem, açık deniz balıkçılığının önem kazanmasına neden olmuştur. Balıkçılık bundan sonra yanlızca beslenme için yapılmamaktadır. yemcilik, parfümeri, ilaç sanayii kollarının yan ürünü şeklinde de ehemmiyet kazanmıştır.
Balıkçılık birçok farklı şekillerde yapıldığından tasnifi epey teferruatlıdır. Balıkçılık, amatör ve profesyonel olarak ikiye ayrılır. Profesyonel balıkçılık ise, kıyı ve açık deniz balıkçılığı olarak kendisi arasında iki türlüdür. Ayrı olarak avlanma aletleri itibariyle da çeşitlilik arz eder.
Balıkçılığın usulsüz tekniklerle çok miktarda ve bilgisizce yapılması bazı balık neslinin tükenmeye yüz tutmasına sebep olmuştur. Açık deniz balıkçılığında farklı ülkelerin balıkçıları arasında meydana gelen pek çok anlaşmazlıklar ortaya çıkınca çare olarak balıkçılık hususunda milletler arası kanunlar ve Antlaşmalar hazırlanmıştır. Balıkçılar, mevcut kanun ve kurallara uygun olarak hareket etmek mecburiyetindedir. Kıyı balıkçılığı küçük gemi ve teknelerle sahillere yakın sularda, iç denizlerde yapılır. Dalyan, sığdırıp ağı, gırgır ağı, serpme ağları ile yapılır. Yakalanan balıklar bir gün içerisinde karaya çıkarılarak satılır. Ağla avlanmaların yanında kılıç ve ton gibi bazı balıklar zıpkınla avlanır
Açık deniz balıkçılığı büyük gemilerle aylarca süren avlanmalar halinde olur. Açık deniz balıkçılığına çıkan gemiler fabrika şeklinde donatılmış veya avlama ve işleme gemileri olmak üzere filolar halinde ava çıkarlar. Aylarca süren avlarda yakalanan balıklar, gemilerde anında işlenir. Gemiler, karaya çıktıkları zaman balıklardan elde edilen balık yağı, balık unu vs. mamulleri hazır olarak piyasaya sürerler. Bu tür balıkçılıkta, balina, morina vb. balıklar avlanır. Bu dalda dünyanın en önde gelen ülkeleri ABD ve Japonya’dır. Profesyonel balıkçılıkta balık akınları göçler i, yavru ulama üreme dönemleri titizlikle takip edilir. Balık sürülerinin yerleri radar sistemleri yardımıyla bulunur. Radarın ekranında balık sürülerinin izleri görülerek kolayca o istikamete gidilip balıklar avlanır. Amatör balıkçı da kendi arasında su üstü ve su altı olmak üzere iki türlüdür. Su altı balıkçılığı balıkçının su altında uzun müddet kalmasını sağlayabilecek, su geçirmez kıyafet, ayaklara takılan su içerisinde rahat hareket etmesini temin eden paletler, nefes alıp vermesini sağlayan hava tüpü ve balıkları yakalamaya yarayan, zıpkın atan tüfekle yapılır. Suya dalan balıkçı, su altında avını tüfekle zıpkın atarak yakalar.
Su üstü amatör balıkçılığı oltalar yardımıyla yapılır. Naylondan yapılmış misina adı verilen iplerin ucuna iğne bağlanır. İğnelerin su altına batmasını temin etmek için ucuna 20-50-100-150 gram vs. ağırlığında kurşun takılır. Bu tür balıkçılık deniz, dere, göl ve ırmak kenarlarında veya küçük tekne içinde kıyıya çok yakın olan yerlerde yapılır. Amatör balıkçılığın en yaygın şekli olan bu tür, ayrıca kullanılan av malzemelerinin cinsine göre de farklılık gösterir. Bu tür balıkçılıkta mevsimine ve tutulan balığın cinsine göre olta ucuna çeşitli yemler takılır
Türkiye’de amatör ve kıyı balıkçılığı yapılmaktadır. Sadece kıyı balıkçılığının yapılıp açık deniz balıkçılığının yapılmaması, memleketimizin açık denizlere uzak olmasından dolayıdır. Avlanan balık miktarı ülke ihtiyacını karşılayacak miktardadır. Memleketimizin, üç tarafını çevreleyen denizlerden akidenizde mercan, kara göz, barbunya Ege Denizinde sardalye, levrek, çupra Karatenizde hamsi, torik, ke fal, palamut, lüfer, mersin balığı, istavrit bol miktarda çıkarılmaktadır
Ayrıca Manyas, Akşehir, Eber, Ulubat, Seydişehir, Beyşehir, Bafra, Amik, Çıldır gibi göllerde alabalık, Yayın balığı, incibalığı, tatlı su levreği, dere kayası, kızılkanat, yeşil sazan, tatlı su kefalı, uzun levrek gibi balık türleri yakalanır.
Türkiye’de özel yapılan balık çiftliklerinde bol miktarda yetiştirilen sazan ve alabalık bilhassa Orta Anadolu piyasalarına sevk edilmektedir. Bunların yanında göllerin balık yetiştirmeye müsait alanlarında üretime gün geçtikçe önem verilmektedir.
Dünyada Japonya, Amerika başta olmak üzere İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya, İtalya balıkçılığa çok önem vermekte, kurdukları modern filolarla bol miktarda balık avlamaktadırlar. Büyük okyanusların bu çeşit zenginliklerinden istifade ederek gerek kendi, gerekse diğer ülkelerin ihtiyaçlarını bol miktarda karşılamaktadırlar. Yüzen filolar bu devletlerin büyük bir gelir kaynağını meydana getirmektedir
Amatör Balıkçı Kimdir?
Amatör balıkçıyı, Su Ürünleri Tüzüğü nün 7 inci maddesi, münhasıran spor amacıyla ve olta ile avcılık yapan kişi olarak belirtiyor. Profesyonel balıkçılar ise, amatör balıkçıları keyifçi diye isimlendiriyor. Başka bir tarifi de, spor, merak ve eğlenmek için ticari bir gaye gütmeyerek balık avlayan kimseye denir.
Bir de konunun mizah tarafı var. Bir mizah yazarı, oltanın ve amatör balıkçıların tarifini yaparken, bir ucunda ara sıra bir balık öteki ucunda ekseriya balık olarak karikatârize etmiş. Bu mizah yazarı, hiç şüphe yok; Ömründe balık tutmamış bir adam.
Dolayısıyla bilmeden ve mizah ile ilgisi bulunmayan bir müşahedesini doğru olarak anlatmış. Evet; denizin türlü renkler taşıyan derinliklerinde, esrarlı sürprizler saklayan, bağrından menevişler, erguvan pırıltıları çelik mavileri içinde oynak canlı bir varlık beklemek.
Bunu yakalayabilmek için o canlıya da bir şans tanıyarak mücadele etmek. Hayatın mihneti, üzüntüleri ve yorgunluklarıyla dolu bir kafayı alık olarak, başka bir deyimle, hiç bir şeyi umursamayarak, düşünmeyerek mavi suların dinlendirici derinliklerine teslim edebilmek. Bunu yapabilen şanslı insanların mutluluğunu alay ediyorum sanarak ne güzel tarif etmiş şakacı yazar.
Amatör balıkçı, yalnız et ihtiyacı için avlanmaz. O, tabiatı seven, tabiatın güzelliklerinden, nimetlerinden yararlanan insandır. Rüzgârın, suyun, akşamın, gurubun, tan yerinen, mehtabın ve mehtabın deniz üzerinde, kâh altın kâh gümüş renkli pırıltılarının hazzını duyan kişidir. Bundan başka mehtabın her saatinde türlü renklere bürünen kıyıların efsanevî güzelliklerini doya doya seyreden bir bahtiyardır.
Bugün şehirlerin hava kirlenmesi önemli bir problem haline gelmiştir. Motorlu vasıtaların egzos borularından çıkardıkları karbondioksitin, fabrika, kalorifer, soba bacalarından çıkan boğucu dumanların tesirinden, bir müddet için de olsa, uzak kalan amatörler, denizin tozstız, ara sıra karpuz ve iyot kokan temiz havasını ciğerlerine doldurarak sıhhatlerini kazanan mutlu kimselerdir.
Bundan başka amatör balıkçı avcılık yaparken, bilmeden türlü vücut hareketiyle mükemmel bir idman yapar. Kürek çekmek de iyi bir spor ’dur. Velhasıl amatör balıkçı yalnız balık tutmakla kalmaz. Temiz havada her türlü düşünceden uzak kalarak dimağı ve ruhî yorgunluğunu gidermiş olur.
Amatör Balıkçılık Nedir?
Amatör balıkçılık bütün ülkelerde yaygın haldedir. Özellikle Birleşik Amerika’da çok yüksek seviyeye ulaşmıştır. Her yıl 18 milyon insan eğlence maksadıyla balık tutmak için ruhsat tezkeresi alır. Ayrıca ruhsatsız olarak avlananların sayısı 10 milyonu aşmaktadır. Kanada da ve Avrupa ülkelerinde ve uzak şarkta çok rağbet görmektedir.
Yurdumuzda da amatör balıkçılık bir hayli ilerleme yapmıştır. Şunu hemen işaret edeyim. Bizde parakete hariç bütün olta takımları ile balık avcılığı, ruhsata tâbi değildir. Avcılık için sahillerimiz, denizlerimizin durumu, ırmak ve göllerimiz çok müsaittir.
Akdeniz, Ege Denizi, Marmara ve Karadeniz’de girinti ve çıkıntıları ile 7200 kilometreyi bulan sahillerimizi çevreleyen sularımızda, diğer denizlere kıyasen çok lezzetli ve nefis balıklarımız bulunur. Ayrıca göl ve ırmaklarımız da da kıymetli balıklarımız vardır.
Bu imtiyazı bize coğrafi durumumuz sağlamıştır. Yurdumuza gelip balık ve diğer deniz ürünlerinden yiyen yabancılar veya yurt dışında başka denizlerin balıklarını yiyen soydaşlarımız, aradaki büyük lezzet farkını her vesile ile anlatmaktadırlar.
Ülkemizde Balıkçılık
Marmara, Boğazlar ve Karadeniz deki balıkların lezzet ve nefaseti ilk çağlarda bile meşhur idi. Bu hususu büyük filozof Aristo, coğrafyacı Strabon, Romalı tabiat âlimi Pilini eserlerinde belirtmişlerdir.
Romalıların uzun yıllar devam eden refah ve sefahat devirlerinde, zenginleri, Marmara, Karadeniz ve Boğazlarda avlanan balıklardan seçtiklerini, yelkenli gemilerinin, livar başka bir deyimle havuz vazifesi gören deniz suyu ile dolu ambarların da, diri diri Roma’ya kadar getirtirlermiş. Tertip ettikleri şölenlerde, bütün ihtişamıyla sofraya gelen çeşitli balıklar, Istakozlar, pavuryalar, ev sahibi için iftihar vesilesi olurmuş.
Balık diğer etler kadar besleyicidir. Çocukları zekâ ve vücut bakımından çabuk inkişaf ettirir. Kemiklerini kuvvetlendirir. Bol miktarda A ve D vitaminlerini taşır. Ayrıca B vitamini de bulunur. Uzun ömür sağladığı da bir vakıadır. Nitekim havası temiz elan sahil kentlerinde, ilçe, bucak ve köylerinde, balık avlayarak geçinenler arasında uzun ömürlü ihtiyarlara çok rastlanır.
Amatör balıkçılar daima taze balık yerler. Bu herkese nasip olmaz, ancak kendilerine bir tavsiyede bulunacağım. Balık diri diri kesilip, yâni bir nevi kurban edilip, bol su ile yıkanarak, kanı tamamen giderildikten sonra ayıklanırsa, normalden iki üç misli lezzet kazanır.
Sahillerimizin amatör balıkçılığa çok elverişli olduğunu işaret etmiştik. Şimdi naylondan yapılmakta olan takımlar, eskisine göre daha avcı oluyor. Eskiden oltalar atkuyruğu kılından yapılır, beden, köstek, çapari, 30 santim boyunda misina dan birbirine düğümle eklenmek suretiyle hazırlanırdı Sağanı ve mukavemetli olmazdı.
O devirlerde balık, şimdikine göre çok olmasına rağmen, bu sebepten amatör balıkçı. İnkişaf edememişti. Bugün ise, amatörler naylon takımlar sayesinde gün geçtikçe çoğalmaktadır. Profesyonellere bile çok vakit üstün gelmektedirler. Şimdi olta takımları konusuna gelelim.
Olta Takımları
Olta ile avcılık yapan amatör balıkçı, balığa çıkarken mevsimine göre her gün avlayacağı balıklara mahsus olta takımlarını ve yedeklerini bir muhafaza içinde götürür. Bu mahfazaya olta kutusu denir. Olta kutusu ufak bir sandık biçimindedir. Tahtadan yapılmıştır. Üç gözden, yani üç kattan ibarettir. Birinci ve ikinci katlar bölmelere ayrılmıştır.
Alt kat bölmesiz olur. Alt kata çapari defteri, büyük boyda oltalar, seğirtme zokaları, bedenler, kaşıklar konur. Birinci ve ikinci katlara küçük çapta oltalar, yemli zokalar lüzumlu diğer araçlar yerleştirilir. Güneş, yağmur, kar, rutubet deniz suyu gibi dış tesirlerden korunması için olta kutularını boyamak icabeder. Olta kutusunda olta takımları ve yedeklerinden başka yardımcı araç ve gereçler bulundurulursa, avcılık kolaylaşır.
Bu araçları şöylece sıralayabiliriz.
Yem kesmeye mahsus bıçak,
Midye içi açmak için çakı,
Zoka ve iskandil gözlerini delmek için biz,
Zokaların oksitlerini ve balıkların zokadaki diş izlerini gidermek için çubuk şeklinde cam parçası,
Dikenleri zehirli balıkların vurmalarına karşı küçük bir şişe amonyak,
Zokaları parlatmak için ufak bir şişe içinde cıva,
Naylon parçalarını, ibrişimleri ve iğnelere bağlanan tüylerin artıklarını kesmeye mahsus el işi makası,
Olta takımlarının hazırlanmasında, düğümlerin çekilmesi, sıkıştırılması işlemlerinde kullanılmak üzere küçük bir pens.
Bu saydıklarımızdan amonyak çok önemlidir. Dikkatsizlik neticesi veya aksi bir tesadüfle zehirli bir balık meselâ trakonya, iskorpit, varsam gibi balıklar, vurduğu takdirde, yani zehirli dikenlerinden biri ele battığı takdirde vakit geçirmeden olta kutusunda bulundurulan küçük şişedeki amonyaktan bir miktar, dikenin battığı ve kan çıktığı yere bir bez parçası, bez parçası bulunmazsa, şişenin ağzı kanayan yere kapatılarak sürülürse, zehir tesirsiz kalır. Özellikle zehiri çok şiddetli olan trakonyanın vurduğu yere amonyak sürülmediği veya hemen tedavisine baş vurulmadığı takdirde avcı, tahammül edilmez acılara düçar olur. Bundan başka zehir etrafa yayılarak eli, hatta bütün kolu şişirir. Vurduğu yerin hücrelerini öldürdüğü, hazan vurduğu parmağın sinirlerini iptal ettiği, dolayısıyla sakat bıraktığı bir vakıadır. Bu sebeple amatör balıkçılar, oltalarına gelen trakonya veya iskorpite çok dikkat etmelidirler, iskorpitin zehiri trakonya kadar tehlikeli olmamakla beraber, yine acı verir.
Nasıl Tutulur?
Yakalanan trakonya elle tutulmamalıdır. Sandalın içine, oltanın çekildiği yerin dışına konmalıdır. Bundan sonra sandalın basamağı veya sopa gibi bir araçla yahut ayakla başı ezilerek öldürülmelidir. Bu işlemden sonra sol elin baş ve işaret parmaklarıyla balığın alt çenesinden sıkıca tutularak sağ elle zoka yahut köstek iğnesi dikkatle çıkarılmalıdır. İskorpit hareketsiz ve ağzı büyük bir balık olduğundan öldürülmesine lüzum kalmadan aynı usulle çıkarılmalıdır.
Amatör balıkçı, avlayacağı balıkların takımlarını ve yedeklerini daima hazır bulundurur. Avcılık dışında, fırsat bulduğu zamanlarda, takımlarını gözden geçirir. Tamirlerini yapar. Noksanlarını tamamlar, icabı halinde yeniler.
Bundan başka, balıkların av verme durumlarına göre takımlarını takviye eder. Olta takımları ile diğer araç ve gereçler, bir hayli yekûn tuttuğundan, amatör balıkçı, bunları evinde büyükçe bir kutuda veya bir yerde muhafaza ede. Ancak mevsimine göre ava elverişli takımlarını el kutusunda hazır bulundurur ve bu kutu ile ava çıkar.
Nasıl Kıyafet Giyilmelidir?
Amatör balıkçının yaz aylarının çok sıcak geçen günleri hariç, muhakkak gece ve gündüz muşamba pantolon giymesi şarttır. Ayrıca muşamba ceket de yağmur, rüzgâr ve ayazdan korunmak için lüzumludur.
Gece yemliciliğinde, meselâ mercan, lüfer, çinakop, kofana, palamut, torik avcılığında lüks lâmbası kullanılır. Lüks lâmbası yakamozu giderir. Sandalın içini aydınlattığından oltacıya kolaylık sağlar. Ayrıca karanlıkta sandalın mevcudiyetini belli ettiğinden muhtemel çarpışmalara mâni olur.
Mercan, sinarit, levrek, kırlangıç gibi iri cüsseli balıkların avlanılmasın da, balık sandalın içerisine alınırken, çapı geniş kepçeler kullanılır. Bu tip kepçeler, durumlarda sahillere sokulan yahut deniz yüzüne çıkan balıkları kolayca avlamaya yarar. Yine iri cüsseli balıkların sandala alınmasında kakıç da, lüzumlu araçlardan biri sayılır.
Amatör balıkçılar, olta kutularında, kol saati büyüklüğünde bir küçük pusula bulundurmalıdır. Marmara, Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz sahillerinde sisli havalarda bu küçük âlet sayesinde emniyetle avcılık mümkün olur. Bundan başka avcılık esnasında birdenbire bastıran sis ve yakar tipisi karşısında yön tayin ederek sahile kolayca ulaşmak olanağı bulunur.
Amatör balıkçı, olta takımlarından başka yem konusunda da bilgili olmalıdır. Balık yemleri suni ve tabiî olmak üzere iki kısma ayrılır. Sun’î yemler muhtelif tipte ve büyüklükte seğirtme zokaları, yünlü zokalar ile yine büyüklü küçüklü kaşıklardır.
Çapari de suni yemlerden sayılır. Denizde görünüşü, yem olmaya elverişli küçük boyda balık sürüsünü andırdığından birçok balıkların iştahını çeker. Dipte yatan veya gezen pisi, kalkan, kaya, kefal barbunya tekir gibi balıklar istisna edilirse diğer her çeşit balıkları kolayca avlar.
Başlıca avladığı balıklar, uskumru, kolyoz, palamut torik, lüfer, kofana, çinakop sardalya ile tirsidir Ayrıca trakonya, kırlangıç, hani gibi balıklar da çapariye atlar. Çapariler avlayacağı balığın cinsine göre hazırlanır.
Yemler Nasıl Olmalıdır?
Tabiî yemlere gelince, oltacılıkta kullanılan tabiî yemler, muhtelif cins balık, bâzı ‘balıkların iç organları, karides, deniz kurdu midye, ekmek hamuru mürekkep balığı ile sulina’dır. Denizhıyarından da yem yapılabilir. Bu yemler zokaların, kösteklerin, bedenlerin ucundaki iğnelere çeşitli usullerle, bütün veya parça halinde takılır. Bütün olarak tak(lan ¡balıklar torik’ten çaçaya kadar muhtelif cins ve iriliktedir. Bunları şöylece sıralayabiliriz.
Orkinos oltası iğnesine Torik, zindandelen, yani küçük boyda torik, palamut, kofana,. Sinarit avlamaya mahsus, dip sürütmesi oltasındaki beden iğnesine, diri olmak şartiyle, küçük boyda iskorpit, hani, gelincik, barbunya, kolyoz, uskumru gibi balıklardır.
Levrek oltasına aterina, karides, gelincik, ispari. Yemli torik zokasına, istavrit, iri kraça, uskumru, istrongilos, sardalya, hamsi, yemli palamut zokasına, istavrit, kraça, aterina, çamuka: çaça, hamsi. Yemli lüfer zokasına, aterina, çamuka, kraça, hamsi.
Yukarıda belirttiğimiz veçhile bunlar oltaya bütün olarak takılır. Birde ak yem vardır. Bunlar az çok beyaz derili balıklardır. Başlıcaları, izmarit, istrongilos, istavrit, uskumru, kolyoz, zargana, çınakop, palamut gibi balıklardır. Bu balıklar köstek yahut zokaların ucundaki iğnelere yaprak veya parça halinde takılır.
Amatör balıkçının sevdiği, zevk aldığı avlardan biri de, geceleri yapılan Lüfer avcılığıdır. Avlanma usulünü anlatalım. Güneş batmadan evvel av yerine gidilir. Muşamba pantolon giyilir. Bir taraftan beş altı tane yem yaprak halinde kesilip hazırlanır. Diğer taraftan lüks lambası yakılır. Küpeşteye yerleştirilir.
Yemi zokaya dikkatle takmalıdır. Bozuk takılmış yeme, lüfer seyrek olduğu hallerde rağbet etmez. Zoka sağ ele, yem sol ele alınır. Zokanın iğnesi, yaprak yemin kuyruk tarafından batırılıp, döndürülür. Bu işlem iki defa tekrarlanır. Sülük gibi uzamış vaziyette zokaya tespit olunur.
Sandal av yerinde, suların akış durumuna göre düzeltilir. Olta denize bırakılır. Dip bulunduktan sonra, bir metre kadar yukarı alınarak balığın gelmesi beklenir. Arada, sırada olta ufak el hareketleriyle oynatılarak tahrikine çalışılır.
Avcılık esnasında, suların akışına uyularak, ötenin daima dikey durması sağlanır. Şayet avcılık Karadeniz yahutta Marmara sahillerinin kürekle durulamayacak bölgelerinde yapılıyorsa, demir üstünde durmak, yani sandalı demirlemek lazımdır.
Lüfer Çok Değerlidir
Lüfer zokada ki yemi, torik ve palamut gibi birden ağzına alıp yutmaya çalışmaz. Keskin dişleriyle parçalayarak yemek ister. Bu sebeple zokaya geldiğinde hemen çalınmamalıdır. (Çalınma oltayı kol hareketiyle 40-50 santim kadar hızla yukarı çekmektir) ¡ki üç saniyelik bir zaman zarfında vukua gelecek ikinci ve üçüncü ısırışlarına dikkat edilip derhal çalınmalıdır. Böylece balığın yakalanması sağlanır.
Biraz gecikmek balığın zokayı aşırmasına sebebiyet verir. Aşırma, zokayı ağzının içerisine tamamen alıp, solungaç kapağı arasından çıkarmasıdır. Böyle hallerde beden balığın dişleri arasında kalacağından, kopar, kesilir.
Tutulan balığı çabuk çekmek icap eder. Yavaş çekilirse, yukarı fırlayıp oltanın boşluğundan yararlanarak silkelenir. Zokayı ağzından atar. Bundan başka dipten itibaren deniz yüzüne kadar olan mesafede kaçamazsa, ikinci bir şans olarak, sudan çıkar çıkmaz, zokayı ağzından yine silkelenerek atmaya hazırlanır.
Tecrübeli amatör, buna imkan vermeyerek atik davranıp lüferi içeri alır. Lüfer sandala alınınca, mütemadiyen oynayıp, silkelendiğinden, çok vakit iğneden kurtulur. Çekilmiş oltanın üzerine düşer.
Dikkat Etmek Gerekir
Çırpındığından oltayı dolaştırır. Ayrıca bir kaç yerinden keser. Bundan dolayı lüfer içeri alınınca sol elin yardımı ile oyluk arasına sıkıştırılarak hareketsiz hale getirilir. Bundan sonra rahatça zokadan çıkarılır. Bu işlem esnasında parmakların balığın dişlerine değmemesine özellikle dikkat edilir.
Ufak bir ihmal, ısınları yerlerden dakikalarca kan akmasına sebep olur. Avlanan balık bir gaz tenekesine veya livar içine konur. Zokada ki yem artıkları çıkarılarak taze yem takılır. Avcılığa devam edilir.
Oltaya atlayan lüfer üç, beş kulaç çekildikten sonra, bir fırsatını bulup kaçabilir. Böyle hallerde, boş kalan olta çekilmeyip balığın kaçtığı yerde durdurulur. Zokada ki yemden parça kalmış ise, tutulan balığın ağzından kopacak yem parçasını kapmak üzere, onu takibe geçmiş olan arkadaşlarından biri, zokaya atlar. Bu sayede kaçan balığın yerine başka birini yakalamak mümkün olur.
Avcılık esnasında lüfer, bazen lüks lambasının etkisiyle, yahut kendisine yem olmaya elverişli balıkların, deniz yüzüne doğru kabarması sebebiyle onları izleyerek orta sulara yükselir. Bu itibarla avcılığa başladıktan sonra ara sıra orta suları yoklamak faydalı olur.
Lüferin kanal bölgesinde yattığı, yani barındığı zamanlarda kıyılara yanlamadığı veya akşam üstü yanlayıp, tekrar kanala çekildiği olur. Böyle hallerde balığı kanal eteklerinde, yahut kanalın biraz üstünde avlamak çaresine bakılır.
Kanalda yatmakta olan lüfer, yakamoz aldıktan sonra biraz yükselerek, deniz yüzünden itibaren 18-20 kulaçlık derinliklerde oyalanır. Bu durumdan istifade edilerek olta kolaçlanıp aynı seviyeye indirilir. Böylece avcılık yapılır.